Susmamız söyleniyor,
susalım...
Umarım bir gün sesimizi çıkarmamız gerektiğinde, bağırmak
istediğimizde sesimiz çıkar ! Unutmamış oluruz nasıl bağırılacağını !!! Bazen
insan o kadar uzun süre sessiz kalır ki unutur konuşmayı. Umarım unutmayız !!!
Korkuyoruz…
Fişlenmekten, sınıflandırılmaktan… Yarın bir gün önümüze bir
engel çıkmasından. Korkumuz yüzünden en büyük engelleri, asıl engelleri kendimiz yaratıyoruz. İşte tam bu yüzden
kraldan çok kralcı oluyoruz. İşte bu yüzden duvardaki diğer bir tuğladan başka bir şey olamıyoruz.
Umursamıyoruz…
Uzaklarda biri ölmüş, birkaçı ölmüş, yüzler ölmüş, binler
ölmüş… Bize ne ! İstanbul’da, Ankara’da, İzmir’de yaşıyoruz… Oralardan uzakta…
Bize gelmez diye mi düşünüyoruz? Tabi ki umursuyoruz. Facebook’da, twitter’da
yazı yazıyoruz. Belki aynı bu yazı gibi… Belki bir resim paylaşıyoruz.
Suçlu arıyoruz…
Asıl suçluyu görmezden geliyoruz, bir ülkeyi, bir grubu, bir
partiyi belki sadece bir kişiyi suçluyoruz ama asıl suçlu kişiyi görmüyoruz ve
görmeyeceğiz. Kim kendisini görebilir ki? Aynalar! Aynalar da yalan söylüyor
zaten…
Anlamıyoruz…
Politika, proje gibi kelimeler arasında kayboluyoruz. Biz
kayıp kuşağız diyoruz. Ben anlamam bu tip şeylerden; benim kafam basmaz diyoruz: Bunu da erdem sayıyoruz. Anlayanlar da çok iyi anlıyor, o kadar iyi anlıyor ki
bunun bir parçası oluyorlar… Ölümün anlaşılmayacak neyi var anlamıyorum…
Unutuyoruz ve
unutacağız…
Neyi?